10 Kasım 1938’de kaybettiğimiz Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anmak ve anlamak, onun fikirlerini gelecek nesillere taşımak hepimizin görevidir. Atatürk’ün mirası, bağımsızlık mücadelesi ve devrimleri hakkında duygusal ve anlamlı bir yazı.
10 Kasım 1938, sadece Türkiye için değil, insanlık tarihi için de büyük bir kaybın yaşandığı gündür. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu dünyadan bedenen ayrılmış olsa da fikirleri, eserleri ve bıraktığı miras ile sonsuz bir ışık gibi yol göstermeye devam etmektedir. Bugün, her 10 Kasım’da olduğu gibi, yalnızca hüzünlenmekle kalmamalı, Atatürk’ü anlamak, onun fikirlerini ve hedeflerini gelecek kuşaklara taşımak için çaba göstermeliyiz.
Atatürk, yalnızca bir asker veya devlet adamı değil, aynı zamanda insanlık tarihinin gördüğü en büyük devrimcilerden biridir. O, çağının çok ötesinde bir vizyona sahipti. Halkına bağımsızlık yolunu açarken aynı zamanda onları eğitimin, bilimin ve aydınlanmanın ışığında ileriye taşımayı hedeflemişti. Bugün özgür bir şekilde düşünebiliyor, kendi geleceğimizle ilgili kararlar alabiliyor ve onurlu bir şekilde yaşayabiliyorsak, bunu Atatürk’ün bizlere sunduğu bağımsızlık mücadelesine ve devrimlerine borçluyuz.
Eğer Atatürk olmasaydı, Türkiye’nin bugünkü hali ne olurdu? Belki bir Türkiye Cumhuriyeti bile olmayacak, bu topraklar emperyalist güçler tarafından paylaşılmış bir coğrafyaya dönüşecekti. Bugün acıyla ve kaygıyla izlediğimiz, çatışmaların ve kaosun hüküm sürdüğü Orta Doğu ülkelerinden bir farkımız olmayabilirdi. Kadınların toplumda bir birey olarak yer bulamadığı, eğitimin yozlaştığı, özgürlüklerin yok edildiği bir düzen içinde yaşıyor olabilirdik. Ancak Atatürk sayesinde, bugün medeni, çağdaş ve özgür bir toplumda yaşamaya devam ediyoruz.
Atatürk’ün en büyük başarılarından biri, Türk milletinin kaderine el koyma iradesini kazandırmasıdır. “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir!” ilkesi, sadece bir söylem değil, bir yaşam biçimidir. Bugün hangi inanca sahip olduğumuz, hangi düşünceleri benimsediğimiz tamamen bize aittir. Hiçbir baskıya maruz kalmadan, özgürce yaşamamızı sağlayan bu düzen, Atatürk’ün eseri ve bizlere bıraktığı en büyük mirastır.
Atatürk’ün mücadelesi yalnızca Türkiye’yi değil, tüm ezilen ulusları etkilemiştir. O, emperyalist güçlere karşı kazandığı zaferlerle dünyada bir ilham kaynağı olmuş, sömürge altında yaşayan milletlere cesaret ve umut aşılamıştır. Bugün dahi, dünya çapında pek çok lider ve düşünür, Atatürk’ün hayatından ve başarılarından ders almakta ve onu bir yol gösterici olarak görmektedir. Gelecekte de onun fikirleri, insanlık için bir rehber olmaya devam edecektir. Tıpkı antik çağ filozoflarının düşüncelerinin bugün bile insanlara ışık tutması gibi, Atatürk’ün fikirleri de yüzlerce yıl sonra bile insanlığa yön gösterecektir.
Onun hikayesi, bir kahramanlık destanı değil, gerçek bir yaşam öyküsüdür. Atatürk, tüm imkansızlıklara rağmen, umutsuzluğa kapılmadan, milletine güvenerek ve inanarak tarih sahnesine çıkmıştır. Büyük bir inanç ve azimle, bir avuç yoldaşıyla birlikte, dünyada eşi benzeri olmayan bir kurtuluş mücadelesi vererek bağımsız bir Türkiye yaratmıştır. Bu gerçek, ne kadar çaba harcanırsa harcansın, hiçbir şekilde değiştirilemez ve gölgelenemez.
Atatürk sevgisi, Türk milletinin kalbinde hiç solmayacak bir çiçektir. Her 10 Kasım sabahı, vicdan sahibi her Türk’ün yüreğinde bir Mustafa Kemal yeniden doğar. Bu his, Atatürk’ün bizlere bıraktığı en büyük miraslardan biridir. Çünkü Atatürk, yalnızca bir döneme değil, geleceğe de damgasını vurmuş bir liderdir. Onun değerlerine sahip çıkmak, onun izinden gitmek, bizlerin bu topraklara ve birbirimize olan borcumuzdur.
Ey büyük Atatürk, rahat uyu. Bize bıraktığın bu cennet vatan, bizlere emanettir. Seni her geçen gün daha iyi anlayarak, fikirlerini daha da ileri taşıyarak bu emaneti yaşatacağımıza söz veriyoruz. Her 10 Kasım’da, sadece hüzün değil, aynı zamanda bir kararlılık ile seni anıyor ve anlamaya çalışıyoruz. Türk milleti senin ışığınla aydınlanmaya devam edecek. Minnetle, saygıyla, sevgiyle…