18. Yüzyıl Osmanlı-İran İlişkileri ve Savaşları, Pasarofça’dan Kerden’e Osmanlı İran İlişkileri

0

Osmanlı Devleti ve İran arasındaki ilişkiler 18. yüzyılda nasıl şekillendi? Pasarofça Antlaşması sonrasında başlayan savaşlar, İstanbul ve Ahmet Paşa Antlaşmaları nasıl bir etki yarattı? İran’ın direnişi ve Rusya’nın rolü bu dönemi nasıl etkiledi?

18. yüzyıl, Osmanlı Devleti ile İran arasında hem siyasi hem de askeri açıdan önemli bir dönemin yaşandığı bir yüzyıldır. Bu dönemde yaşanan savaşlar, antlaşmalar ve diplomatik ilişkiler, iki devletin kaderini etkileyen olaylar olarak tarihe geçmiştir. Osmanlı Devleti’nin doğuya yönelik dış politikasında önemli değişikliklerin yaşandığı ve İran’ın iç karışıklıklarının önemli fırsatlar sunduğu bir süreçtir. Bu yazıda, 18. yüzyılda Osmanlı-İran ilişkilerinin ana hatlarıyla ele alınarak, özellikle Osmanlı-İran savaşları ve bu savaşlar sonucunda imzalanan antlaşmalar üzerinde durulacaktır.

18. Yüzyıl Osmanlı-İran İlişkileri

Pasarofça Antlaşması ve Osmanlı’nın Doğu Siyaseti

Pasarofça Antlaşması (1718), Osmanlı Devleti için önemli bir dönüm noktasıdır. Bu antlaşma, Osmanlı’nın Avusturya ve Venedik ile yaptığı savaşları sona erdirerek, imparatorluğun batı sınırındaki güvenliğini sağlamıştır. Ancak bu barış ortamı, Osmanlı Devleti’ni doğu siyasetini yeniden gözden geçirmeye yönlendirmiştir. Pasarofça Antlaşması sonrasında Osmanlı, batıdaki tehditleri geride bırakarak doğu yönünde yeni bir strateji izlemeye başlamıştır. İran’daki karışıklıklardan faydalanarak bu bölgedeki etkisini arttırmayı hedeflemiştir.

Osmanlı’nın İran’a Savaş Açması

Pasarofça Antlaşması’ndan sonra Osmanlı Devleti, doğudaki İran’a karşı stratejik adımlar atmaya başlamıştır. İran’daki iç karışıklıklar ve Safavi Hanedanı’nın zayıflaması, Osmanlı için büyük bir fırsat yaratmıştır. İran’da Safevi hükümetinin zayıflaması ve Nadir Şah’ın güçlenmesi, Osmanlı’yı İran’a karşı daha cesur adımlar atmaya yöneltmiştir. Osmanlı, İran’ın bu iç karışıklıklarını fırsat bilerek İran’a savaş açmış ve bölgedeki nüfuzunu arttırmayı hedeflemiştir.

Rusya’nın Kafkasya’da Etkisini Arttırması ve İstanbul Antlaşması

İran’daki karışıklıkları fırsat bilen bir diğer güç ise Rusya’dır. Rusya, İran’ın zayıflamasından faydalanarak Kafkasya’ya girme çabalarını hızlandırmıştır. Bu durum, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında gerginliğe yol açmıştır. Rusya’nın bölgedeki etkisini artırma çabaları, Osmanlı’yı endişelendirmiştir. Bu sebeple, 1724’te Osmanlı Devleti ile Rusya arasında İstanbul Antlaşması imzalanmıştır. İstanbul Antlaşması, iki devlet arasındaki ilk dostluk antlaşmasıdır ve önemli diplomatik bir adım olarak kabul edilmiştir. Bu antlaşma ile, İran’ın Kafkasya’daki toprakları, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında paylaşılmıştır. Bu şekilde, Osmanlı ve Rus ordularının karşılaşmalarını engellemeyi amaçlayan bir düzenleme yapılmıştır.

İstanbul Antlaşması ve İki Devlet Arasındaki Yeni Dönem

İstanbul Antlaşması, Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki ilk büyük anlaşma olup, her iki tarafın çıkarlarını güvence altına almayı hedeflemiştir. Osmanlı Devleti, Rusya ile dostane bir ilişki kurmuş ve İran’daki toprakların paylaşılması konusunda karşılıklı anlaşmışlardır. Bu antlaşma, aynı zamanda Rusya’nın Kafkasya’daki etkisini sınırlarken, Osmanlı’nın bölgedeki gücünü yeniden pekiştirmesine olanak sağlamıştır. Ancak, bu anlaşma, sadece kağıt üzerinde kalmış ve uygulamada her iki tarafın çıkarları tamamen örtüşmemiştir.

Rusya’nın İran Savaşlarında Yenilgisi ve Osmanlı’nın Başarıları

Osmanlı ile Rusya arasındaki ilişkiler, zamanla daha karmaşık bir hal almıştır. Rusya, İran’la yapılan savaşlarda başarılı olamamış ve İran’dan herhangi bir toprak kazanamamıştır. Bu durum, Rusya’nın itibarını zedelemiş ve İran’ın etkisini sınırlamak isteyen Osmanlı Devleti için fırsatlar doğurmuştur. Osmanlı, İran’a karşı yapılan savaşlarda başarılı olarak 1732 yılında Ahmet Paşa Antlaşması’nın imzalanmasını sağlamıştır. Bu antlaşma, Osmanlı’nın zaferini pekiştiren bir dönüm noktası olmuştur.

Ahmet Paşa Antlaşması ve İran’ın Direnişi

Ahmet Paşa Antlaşması, Osmanlı’nın İran’a karşı kazandığı zaferin ardından imzalanmış bir antlaşmadır. Bu antlaşma, Osmanlı’nın doğuda güçlü bir konum elde etmesini sağlamış ve İran’a önemli toprak kayıpları yaşatmıştır. Ancak, bu başarı uzun sürmemiştir. İran, Ahmet Paşa Antlaşması’nı kabul etmemiş ve birkaç yıl sonra Osmanlı Devleti’ne yeniden savaş açmıştır. Bu direniş, Osmanlı ve İran arasındaki gerginliğin devam etmesine yol açmıştır.

Kerden Antlaşması ve II. Kasrı Şirin Antlaşması

İran’ın Ahmet Paşa Antlaşması’nı tanımaması ve yeniden Osmanlı’ya savaş açması, iki devlet arasında yeni bir mücadeleye yol açmıştır. 1746 yılında, bu mücadelenin sonunda Kerden Antlaşması imzalanmıştır. Kerden Antlaşması, 1736 yılında imzalanmış olan Kasrı Şirin Antlaşması’nın hükümlerini içermektedir. Bu nedenle Kerden Antlaşması, II. Kasrı Şirin Antlaşması olarak da bilinir. Kasrı Şirin Antlaşması, Safevi Devleti ile Osmanlı arasında 1639’da imzalanan tarihi bir anlaşmadır ve iki devletin sınırlarını belirleyen önemli bir antlaşmadır.

Kasrı Şirin Antlaşması’nın Tarihi Önemi ve Kerden Antlaşması

Kasrı Şirin Antlaşması, Osmanlı Devleti ile İran arasında sınırları çizen ve iki devletin topraklarında önemli değişiklikler yapılmasını öngören bir anlaşmadır. Bu antlaşma, 1639’da imzalanmış ve hem Osmanlı hem de İran için uzun yıllar geçerli olmuştur. Ancak, İran’ın Ahmet Paşa Antlaşması’nı reddetmesi ve Osmanlı’ya karşı yeniden savaş açması, bölgedeki siyasi dengelerin değişmesine neden olmuştur. 1746 yılında imzalanan Kerden Antlaşması, aslında Kasrı Şirin Antlaşması’nın bir devamı niteliğindedir ve bölgedeki sınırları yeniden belirlemiştir.

Sonuç ve Değerlendirme

18. yüzyıl, Osmanlı-İran ilişkilerinde oldukça hareketli ve dönüm noktalarıyla dolu bir dönemdir. Osmanlı Devleti, doğuda güçlü bir devlet olarak varlığını sürdürmek için İran’a karşı çeşitli askeri ve diplomatik hamlelerde bulunmuştur. Özellikle Pasarofça Antlaşması sonrasında doğuya yönelen Osmanlı, İran’daki iç karışıklıkları fırsat bilerek toprak kazanmayı hedeflemiş ve bu stratejiyi büyük ölçüde başarmıştır. Ancak, bölgedeki dengeler zamanla değişmiş, İran’ın direnişi ve Rusya’nın bölgedeki etkisi Osmanlı’yı sürekli bir gerilim içinde tutmuştur.

İstanbul Antlaşması, Ahmet Paşa Antlaşması ve Kerden Antlaşması, Osmanlı-İran ilişkilerinde önemli adımlar atılmasına yol açmış, ancak bu ilişkilerdeki gerginlikler ve karşılıklı savaşlar, iki devletin uzun süreli bir barışa ulaşmalarını engellemiştir. Sonuç olarak, 18. yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti ve İran, birbirleriyle hem diplomatik hem de askeri mücadeleler vererek, kendi çıkarlarını korumaya çalışmışlardır. Bu süreç, bölgedeki güç dengelerini şekillendirmiş ve Osmanlı-İran ilişkilerinin tarihindeki önemli bir dönüm noktasını oluşturmuştur.


Leave A Reply