La Fontaine kimdir? Fransız fabl yazarı olan Jean de La Fontain’in hem kişiliği hem de sanat anlayışı hakkında bilgilerin yer aldığı sayfamız.
Jean de La Fontaine: Fransız Edebiyatının Ünlü Masal Şairi
Jean de La Fontaine, Fransız edebiyatının en değerli ve özgün yazarlarından biri olarak kabul edilir. 8 Temmuz 1621’de Chateau-Thierry’de doğan La Fontaine, Molière, Corneille ve Racine ile birlikte Fransız klasik edebiyatının dört büyük isminden biri olarak sayılır. Masalları, insan davranışlarını incelemesi ve doğayı canlı bir karakter gibi eserlerine katmasıyla tanınır. La Fontaine’in en bilinen eserleri arasında hayvan hikayelerinin yer aldığı Masallar (Fables) ve ayrıca Hikayeler (Contes) adlı eserleri yer alır.
La Fontaine’in Gençliği ve Eğitimi
La Fontaine, orta öğrenimini doğduğu kasabada tamamladıktan sonra bir dönem rahiplik okuluna gitmiş, ancak rahip olmaktan vazgeçmiştir. Daha sonra hukuk fakültesine giren La Fontaine, Paris Parlamentosu avukatı unvanını kazansa da baroya katılmamış, hayatını avukat olarak sürdürmek yerine bağımsız bir yazar olarak geçirmeyi seçmiştir. Özgürlüğüne olan düşkünlüğü, eserlerinde sık sık karşımıza çıkan doğa sevgisi ve bağımsız ruhu, çocukluk yıllarını geçirdiği ormanlarda doğayla baş başa kalmasıyla şekillendi.
Edebiyata Adım Atışı ve Koruyucuları
La Fontaine, yaşamı boyunca kendine oldukça nüfuzlu koruyucular buldu. 1655-1661 yılları arasında dönemin en zengin isimlerinden Fouquet tarafından desteklendi ve onun sayesinde kendini edebiyat dünyasında geliştirdi. Fouquet’in ölümünden sonra Madame de la Sablière’nin konağına yerleşen La Fontaine, burada ünlü edebiyatçılarla tanışma fırsatı buldu. Molière, Racine, Boileau gibi isimlerle yakın arkadaşlık kuran La Fontaine, Fransa’nın entelektüel çevresinde sağlam bir yer edindi. Serbest fikirleri nedeniyle krallık tarafından birçok kez tepki alsa da, 1684 yılında Fransız Akademisi’ne kabul edildi.
La Fontaine’in Kişiliği
Jean de La Fontaine’in hayatı hakkında söylenen en belirgin özelliklerinden biri, son derece dürüst ve saf bir insan oluşuydu. Hayatı boyunca yalan söylememiş olan La Fontaine, doğanın detaylarına olan ilgisini günlük yaşamına bile yansıtmıştı. Bir keresinde, bir karıncanın cenaze törenini gözlemlemek için bir yemekten geç kaldığı rivayet edilir. Bu doğaya olan ilgisi, eserlerinde de kendini gösterir; hayvanların günlük yaşamı, sosyal hiyerarşileri ve insanlar arasındaki ilişkilerdeki yansımaları onun için özel bir ilham kaynağıdır.
Masallar ve Anlayışı
La Fontaine, masallarını klasik bir öğüt verme anlayışından öteye taşıyarak sanatını farklı bir seviyeye çıkarmıştır. “Taklit ettim ama esir olmadan” diyen La Fontaine, masallarında hayvanları insan eğitimi için kullanmayı tercih etmiştir. Onun için açık bir öğüt can sıkıcıdır; bu nedenle, okuyucuya düşündürmeyi ve dersleri hikayelerin içine gizlemeyi tercih etmiştir. Masallarının ana karakterleri genellikle hayvanlardan seçilmiş olsa da, insanları da eserlerine dahil ederek toplumsal bir taşlama dili kullanmıştır. Öne çıkan karakterlerinden bazıları aslan, kurt, tilki, eşek ve horoz gibi hayvanlardır. Bu hayvanlar üzerinden o dönemin toplumunu eleştirir, kötü karakterleri alaya alarak iyinin değerini vurgular.
La Fontaine’in Başlıca Eserleri
La Fontaine’in eserleri, onun sanatını ve düşünce yapısını yansıtan başyapıtlardır. En bilinen eserleri ise Masallar (Fables), Hikayeler (Contes) ve Komediler (Comedies) başlıkları altında toplanabilir:
- Masallar (Fables): İlk olarak 1668’de derlenmiş, daha sonra iki kez yeni masallarla zenginleştirilmiştir. La Fontaine’in Masalları, doğaya ve hayvanlara duyduğu sevgi ile yoğrulmuş olup, insanların doğa ve toplumla olan ilişkisini inceler.
- Hikayeler (Contes): Hikayelerinin ilk iki kısmı 1665 yılında yayımlanmış, üçüncü kısım 1671, dördüncü kısım ise 1675’te çıkmıştır. Tüm hikayeler 1691’de tek bir kitapta toplanmıştır.
- Komediler (Comedies): La Fontaine’in yazdığı bazı komedi eserleri arasında Hadım (1654), Gülünç Macera (1684), Floransalı (1685), Büyülü Maşrapa (1688), Kayıp Dana – ya da – Köy Sevdaları (1689) yer alır. Bu eserlerinde de mizahi dili ve toplumsal eleştiriyi bir arada kullanarak döneminin sosyal yapısını irdelemiştir.
Ölümü ve Ardında Bıraktıkları
La Fontaine, hayatının son yıllarında Fransız edebiyatının saygın bir figürü haline gelmiştir. 13 Nisan 1695’te Paris’te vefat eden La Fontaine, ardında sosyal taşlamaları ve doğa sevgisi ile dolu birçok eser bırakmıştır. Onun eserleri, Fransız edebiyatında kalıcı bir etki bırakmış, masal türünde yeni bir yol açmıştır. La Fontaine’in bıraktığı miras, edebiyatseverler için sadece hayvan masallarından ibaret değil, aynı zamanda doğanın canlı bir tasviri ve insan doğasının derin bir analizidir.
Jean de La Fontaine’in eserleri bugün hâlâ dünya genelinde okunmakta ve ders olarak işlenmektedir. Bu da onun masal sanatına ve edebiyat dünyasına kazandırdıklarının bir göstergesidir