10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü ve Atatürk Haftası neden bu kadar önemli? Atatürk’ü anmak ve anlamak bize ne kazandırır? Bu özel günlerin anlamı ve etkisi nedir? Atatürk’ün mirası, fikirleri ve devrimleri geleceğe nasıl ışık tutuyor?
Her yıl 10 Kasım’da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk‘ü anıyor ve onun eşsiz liderliğini saygıyla hatırlıyoruz. Cumhuriyetimizin temellerini atan Atatürk, hayatı boyunca Türk milletini çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmak için çalışmış ve devrimleriyle bir ulusun kaderini değiştirmiştir. Onun anma etkinlikleri her yıl 16 Kasım’a kadar aynı coşku ve heyecanla sürdürülür. Bu süreçte radyo, televizyon, gazete ve dergilerde Atatürk’ün hayatı, kişiliği ve Türk ulusu için yaptıkları dile getirilir.
Atatürk’ün Ailesi ve İlk Eğitim Yılları
1881 yılında Selanik’te doğan Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım, babası ise Ali Rıza Bey’dir. Eğitim hayatına Selanik’teki mahalle okulunda başlayan Mustafa, kısa süre sonra çağdaş eğitim veren Şemsi Efendi İlkokulu‘na devam etmiştir. Bu okulda aldığı eğitim, onun gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Askeri ortaokul yıllarında matematik öğretmeni ile arasında geçen bir olay, adının “Mustafa Kemal” olarak değişmesine vesile olmuştur. Öğretmeni ona, “Oğlum, ikimizin adı da Mustafa. Arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun” diyerek ona yeni adını vermiştir.
Askeri Kariyerine Başlangıcı ve Harp Okulu Yılları
Mustafa Kemal, askerlik mesleğine ilgi duyarak Harp Okulu’na girmiş ve 1905 yılında kurmay yüzbaşı olarak Harp Akademisi’nden mezun olmuştur. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu zorlu bir dönemden geçmekteydi ve ülke iyi yönetilmiyordu. Padişah, gerçekleri yazan veya söyleyen kişileri baskı altına alarak uzak yerlere sürgün ediyordu. Bu baskıcı ortamda, Mustafa Kemal de “gizli toplantılar yapıyor” gerekçesiyle Şam’a sürgün edilmiştir.
Selanik’e Dönüş ve İstanbul’daki Hareket Ordusu
Şam’daki sürgün hayatından sonra Mustafa Kemal, doğduğu şehir olan Selanik’e dönmüş ve Hareket Ordusu ile birlikte İstanbul’a geçmiştir. 33 yıl boyunca Osmanlı’yı yöneten II. Abdülhamit’i tahttan indirerek, Osmanlı yönetiminde bir değişim sağlamıştır. Bu adımla birlikte ülkede köklü değişikliklerin temeli atılmıştır.
Çanakkale Savaşları ve Anafartalar Zaferi
1912 yılında başlayan Balkan Savaşları sırasında Mustafa Kemal İstanbul’a dönmüş ve 1913 yılında Sofya’ya askeri ataşe olarak atanmıştır. Ancak kısa bir süre sonra Çanakkale Cephesi’ne gönderilmiş ve burada Anafartalar Grup Komutanlığı görevini üstlenmiştir. Bu cephede gösterdiği üstün başarı sayesinde İngiliz ve Fransız ordularını ağır bir yenilgiye uğratmış ve “Çanakkale Geçilmez” sözünü tarihe kazandırmıştır.
Kurtuluş Mücadelesinin Başlaması ve İstanbul’a Dönüş
Çanakkale Zaferi’nin ardından, Osmanlı Devleti çeşitli cephelerde savaşmaya devam etse de yenilgi kaçınılmaz hale gelmişti. Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Devleti yenilgiyi kabul etti. Güney cephesinden İstanbul’a dönen Mustafa Kemal, 1915’te İstanbul Limanı’nda düşman gemilerini görünce “Geldikleri gibi giderler” sözleriyle Kurtuluş Savaşı’nın ilk kıvılcımını ateşlemiştir.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a Çıkış ve Kurtuluş Savaşı’nın Başlaması
Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919 tarihinde Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrılarak Samsun’a hareket etmiştir. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır. O dönemde İzmir Yunanlılara, Adana Fransızlara, Antalya İtalyanlara, Samsun İngilizlere ve İstanbul tüm galip devletlere verilmişti. Bu işgaller karşısında, Mustafa Kemal Anadolu’daki dağınık kuvvetleri bir araya getirme kararı aldı.
Erzurum ve Sivas Kongreleri ile TBMM’nin Açılması
Mustafa Kemal, padişaha askerlikten ayrıldığını bildirerek Erzurum ve Sivas Kongrelerini düzenlemiştir. Bu kongrelerde alınan kararlarla Türk milletinin bağımsızlık azmi ortaya konmuştur. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) açarak “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” ilkesini dünyaya ilan etmiştir. Bu adım, Kurtuluş Savaşı’nın en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur.
Kurtuluş Savaşı Zaferleri ve Cumhuriyetin İlanı
TBMM tarafından Türk Ordusu Başkomutanlığına seçilen Mustafa Kemal, yakın arkadaşı İsmet İnönü komutasında I. ve II. İnönü Savaşları’nı kazanarak Türk milletinin direncini göstermiştir. Ardından, Sakarya ve Dumlupınar Meydan Muharebeleri ile Yunan ordusunu yenmiş ve 9 Eylül 1922’de İzmir’in düşmandan temizlenmesi ile Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmıştır. 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olarak göreve başlamıştır.
Atatürk’ün Reformları ve Devrimleri
Atatürk, genç Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş ve bilimsel temeller üzerine inşa etmek için çeşitli devrimler yapmıştır. Bu devrimler, Türk toplumunu modern bir seviyeye taşımak amacıyla gerçekleştirilmiştir:
- Halifelik Kaldırıldı (1924): Türkiye’nin laik bir devlet olmasının önünü açmak amacıyla halifelik kaldırıldı.
- Tekkeler ve Türbeler Kapatıldı (1925): Din ile devlet işlerinin ayrılması için bir adım olarak tekke ve türbeler kapatıldı.
- Şapka ve Kıyafet Devrimi (1925): Modern kıyafetler kabul edilerek fes yasaklandı, şapka giyimi teşvik edildi.
- Takvim ve Saat Değişikliği (1925): Miladi takvim ve yeni saat sistemi benimsendi.
- Türk Medeni Kanunu’nun Kabulü (1926): Kadınlara ve erkeklere eşit haklar tanıyan Medeni Kanun kabul edildi.
- Yeni Türk Alfabesi’nin Kabulü (1928): Latin alfabesine geçiş yapılarak okuryazarlık oranı artırıldı.
- Lâiklik İlkesi’nin Kabulü (1928): Laiklik resmi devlet politikası haline getirildi.
- Türk Dil Kurumu’nun Kurulması (1932): Türk dilini korumak ve geliştirmek amacıyla Türk Dil Kurumu kuruldu.
- Soyadı Kanunu’nun Kabulü (1934): Her vatandaşın soyadı alması zorunlu hale getirildi.
TBMM, bu başarıların sonucunda Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadını vererek ona Türk milletinin Atası unvanını kazandırdı. Atatürk, yalnızca Türk milleti için değil, dünya genelinde bağımsızlık mücadelesi veren uluslara da ilham kaynağı olmuştur.
Atatürk’ün Hayatını Kaybetmesi ve Mirası
Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09.05’te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yummuştur. Ancak onun bıraktığı miras, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte sonsuza dek yaşayacaktır. Türk milleti, onun devrimlerine ve ilkelerine her zaman bağlı kalacaktır. Atatürk’ün Türk gençliğine emanet ettiği Cumhuriyet, Türk gençleri tarafından yüceltilecek ve korunacaktır.