Yağmur damlasının başına gelenler… Yağmur damlasının öyküsünü anlatan yazı. Bir yağmur damlasının heyecan verici yolculuğunu keşfedin. Tepenin zirvesinden okyanusa, buhar olup gökyüzüne ve yeniden toprağa düşüşünü anlatan bu hikâye, doğanın döngüsünü büyüleyici bir şekilde gözler önüne seriyor.
Bir yaz günü bulutların birinden bir yağmur damlası düştü. Beraberinde bir çok damlalar daha vardı. Fakat biz bir tek yağmnur damlasının hikâyesini anlatacağız :
Yağmur damlası yere, bir tepenin sırtına düştü. Yere düşer düşmez yuvarlaklığını kaybetti, içindeki su tepeden aşağı inerek dereye karıştı. Kilometrelerce dolaştıktan sonra dere, yağmur damlasını ırmağa karıştırdı. Damla ırmakta kilometrelerce yol aldı. Şehirlerden, köylerden, çiftliklerden, meyve bahçelerinden ve ormanlardan geçti.
Irmak, yağmur damlasını nihayet çok daha büyük bir nehire götürdü. Yağmur damlası bu nehirde güneyin uzak yerlerine kadar gitti, havanın çok sıcak olduğu bir yere ulaştı.
Nihayet bu büyük nehir onu Okyanusa götürdü. Orada içindeki su Okyanusun tuzlu suyu ile karıştı.
Güneş Okyanus’un yüzeyindeki suyu çok sıcak bir hale getirdi. Su ısınınca bir kısım su buhar oldu. Su buharı Okyanus’tan ayrılarak havaya yükseldi. Onu Okyanus’dan ayrılırken kimse göremedi. Çünkü hiç kimse subuharını göremez. Subuharı görünmez. Çok geçmeden yağmur damlasının bütün suyu havaya karıştı. Yâni yağmur damlasının bütün suyu buhar oldu.
Yağmur damlası su buharı olup havaya karıştığı zaman beraberinde hiç tuz götürmedi. Tuzu Okyanus’da bıraktı.
Yağmur damlasından meydana gelen subuharı günlerce havada kaldı. Bir gün sıcak hava, yağmur damlasından meydana gelen su buharını içine alarak kuzeye gitmeye başladı. Yolda, kuzeyden esen soğuk hava ile karşılaştı. Soğuk hava, sıcak havayı yükseklere itti. Sıcak hava yukarı itilince, serinledi. O zaman yağmur damlasından meydana gelen subuharı, çok küçük su damlaları haline geldi. Bu küçük damlalar yükseklerde daha başka bir çok küçük damlalarla birleşerek, milyonlarca küçük damlalar oldular. Bunlar büyük bir bulut oldu. Bu bulut o kadar büyüdü ki, onu herkes kolaylıkla görebildi.
Çok geçmeden bulut o kadar kalınlaştı ki, içinden ancak azıcık güneş ışığı geçebildi. Herkes ona baktığı zaman «ne kara bulut!» dedi.
Buluttaki küçük damlalar birleşerek gittikçe daha büyük damlalar haline geldi. Nihayet damlalar o kadar büyüdüler ki, bulutta kalamayacak kadar ağırlaştılar ve yere düşmeye, yağmaya başladılar.
Bu sefer bizim yağmur damlamızın suyu lahana yetiştirilen bir bahçenin toprağına düştü. Toprak suyu içti ve onu lahanaların köklerine verdi. Su oradan da lahanaların gövdelerine, ve yapraklarına gitti.
Güneş lahanaların üstünde parladı. Yapraklarını ısıttı. Lahana yapraklarında bir çok küçük delikler vardır. Bu deliklere gözenek denir. Yapraklara gelen suyun bir kısmı yine ısınarak subuharı oldu. Bu subuharı, yapraklardaki küçük deliklerden yine havaya karıştı.
İşte, bizim yağmur damlamızın suyu böylece yine havaya çıkmış oldu. Sıcak hava, yağmur damlasından meydana gelen subuharını alarak yükseklere götürdü. Sıcak hava serinleyince bu subuharı tekrar küçük su damlaları haline geldi ve böylelikle yağmur damlamız bir defa daha büyük bir bulutun en ufak bir parçası oldu. Küçük su damlaları bir araya toplanarak büyük damlalar haline geldiler. Damlalar o kadar büyüdüler ki, ağırlıklarından yere düştüler.
Bu sefer yağmur damlası şehir sokaklarından birine düştü. Bir delikten büyük bir kanalın (lâğım kanalı) içine düşünceye kadar sokakta aktı. Lâğım, içine düşen bütün suyu bir ırmağa götürdü. Yağmur damlamızın suyu, bu ırmak içinde bir başka deniz gezisine çıktı.