XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti neden Batılılaşma hareketlerine yöneldi? Lale Devri’nden III. Selim’e kadar yapılan ıslahatlar hangi amaçlarla gerçekleştirildi? Bu reformlar Osmanlı’nın geleceğini nasıl etkiledi?
Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyıl boyunca ciddi bir gerileme süreci yaşamış ve bu dönemde çeşitli ıslahat hareketleri gerçekleştirilmiştir. Bu ıslahat hareketleri, hem devletin iç yapısını hem de dış politikada izlenen stratejileri etkilemiş, Batı’ya olan ilgi artmış ve Osmanlı İmparatorluğu, Batılılaşma sürecine girmiştir. XVIII. yüzyıldaki bu ıslahat hareketleri, zaman zaman büyük değişimlere yol açmış olsa da bazı çevrelerce tepkiyle karşılanmıştır.
Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma Süreci:
Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma süreci, özellikle XVIII. yüzyılın başlarında belirginleşmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, Osmanlı ordularının Batı karşısında aldığı yenilgiler ve peşinden gelen Karlofça ve Pasarofça antlaşmalarıdır. Bu antlaşmalarla Osmanlı Devleti, Batı ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye başlamış ve Batı’dan gelen etkiler artmıştır. Bu dönemde Batı’nın üstünlüğü kabul edilerek yapılan ıslahatlar, ağırlıklı olarak askeri yapının Batılılaşmasına yönelik olmuştur. Osmanlılar, Batı’dan alınan çeşitli askeri yenilikleri ve düşünsel akımları kabul etmeye başlamıştır.
Lale Devri (1718-1730):
Lale Devri, Osmanlı tarihinde bir dönüm noktası olmuş ve devletin batılılaşma yolundaki ilk önemli adımlarını attığı bir dönem olarak kayda geçmiştir. III. Ahmet padişahlığında, Sadrazam Damat İbrahim Paşa‘nın önderliğinde bu dönemde çeşitli ıslahatlar yapılmıştır. Lale Devri, Batı düşüncesi ve tekniklerinin Osmanlı sınırları içerisine girmesiyle karakterize edilen bir dönemdir.
Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri, ilk devlet matbaasının kurulmasıdır. Bu adım, Osmanlı’da baskı teknikleri ve kültürel üretim açısından büyük bir yenilik olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, Doğu klasikleri tercüme edilmiş ve fizik, coğrafya, astronomi gibi Batı bilimleri alanında eserler Türkçeye çevrilmiştir. Bunun yanı sıra, Osmanlı’da kağıt imalathanesi kurulmuş, kumaş fabrikası ve çini imalathanesi gibi endüstriyel yapılar da bu dönemde inşa edilmiştir. Ayrıca, Batı’yı daha yakından tanımak amacıyla ilk elçiler gönderilmiştir. Bu elçilikler, daha çok kültürel anlamda olmuştur ve sürekli değil, geçici elçiliklerdir.
Lale Devri’nin bir başka önemli özelliği ise, ilk kez çiçek aşısının uygulanması ve Avrupa tarzında mimari eserlerin yapılmasıdır. Bu dönemde, lale popüler bir sembol haline gelmiş ve bu nedenle dönemin adı “Lale Devri” olarak anılmıştır. Ancak, bu dönemde yapılan eğlenceler ve israf, halk arasında hoşnutsuzluk yaratmış ve bu durum Patrona Halil İsyanı‘na yol açmıştır. Bu isyan sonucunda Lale Devri sona ermiş, III. Ahmet tahttan indirilmiş ve I. Mahmut padişah olmuştur.
I. Mahmut Dönemi Islahatları (1730-1754):
Lale Devri’ne son veren Patrona Halil İsyanı‘ndan sonra tahta çıkan I. Mahmut, Humbaracı Ahmet Paşa’nın öncülüğünde birçok ıslahat gerçekleştirmiştir. Bu dönemde yapılan en önemli yeniliklerden biri, topçu ve humbaracı ocaklarının ıslah edilmesidir. Ayrıca, ordu reformu için raporlar hazırlanmış ve Osmanlı ordusu, Avrupa ordularına benzer bir düzene sokulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte, orduyu eğitecek teknik subaylar yetiştirmek amacıyla Kara Mühendishanesi (Mühendishane-i Berri Hümayun) açılmıştır (1734). Bu adımlar, Osmanlı’da askeri ıslahatın Batılı anlamda ilk kez yapıldığı dönem olarak kayda geçmiştir.
III. Mustafa Dönemi Islahatları (1757-1774):
III. Mustafa döneminde, devletin maliye ve ordu alanlarındaki ıslahatlar devam etmiştir. Bu dönemde maliye reformlarına önem verilmiş, lüzumsuz masraflar kısılmıştır. Ayrıca, topçu ocağı ve tophanede düzenlemeler yapılmış ve denizcilik alanında da yenilikler gerçekleştirilmiştir. Donanma için çağdaş bilgilere sahip denizciler yetiştirmek amacıyla 1773’te Mühendishane-i Bahr-i Hümayun kurulmuştur. Bu dönemde de Batı’dan alınan askeri ve teknik bilgi ve yöntemlerin Osmanlı’ya entegre edilmesi süreci devam etmiştir.
IV. Abdülhamit Dönemi Islahatları (1774-1789):
III. Mustafa’nın ölümünden sonra tahta çıkan IV. Abdülhamit, askeri reformlarla dikkat çeken bir padişahtır. Bu dönemde, sürat topçuları ocağı kurulmuş, yeniçerilerin sayımı yapılarak fazla maaş alanların maaşları kesilmiştir. Ayrıca, tersanelerin sayısı artırılmış ve Fransa’dan uzmanlar getirilerek teknik alanda yenilikler yapılmıştır. Bu dönemde, Osmanlı’da Batı’dan alınan teknik bilgi ve uzmanlık konusunda önemli adımlar atılmıştır.
III. Selim Dönemi Islahatları (1789-1807):
III. Selim, Osmanlı tarihinde en ileri görüşlü padişahlardan biri olarak tanınır. Yeniçerilerin yetersizliği, özellikle savaşlarda kendini gösterdiğinden, III. Selim çeşitli reformlar yapmaya karar vermiştir. Bu dönemde gerçekleştirilen tüm ıslahatlara Nizam-ı Cedit (Yeni Düzen) denir. Bu reformlar, yeni bir askeri ocak kurulması, Selimiye Kışlası’nın yapılması gibi yenilikleri içerir.
Nizam-ı Cedit Ocağı, Fransa’dan subayların getirilmesiyle eğitim almış, bu ocağın masraflarını karşılamak için İrad-ı Cedit adlı bir hazine kurulmuştur. Bu dönemde, ayrıca dış siyasete önem verilmiş ve Paris, Viyana, Londra gibi başkentlerde sürekli elçilikler açılmıştır. Ayrıca, yabancı dil öğrenimine ve kültürel hareketlere de büyük önem verilmiştir. Bu süreçte çeşitli teknik eserler Türkçeye çevrilmiş ve Batı kültüründen etkileşim artmıştır.
III. Selim’in reformları, özellikle Yeniçeri Ocağı’na karşı olan direniş nedeniyle bazı çevrelerce olumsuz karşılanmış ve sonunda Kabakçı Mustafa İsyanı sonucu tahttan indirilmiştir. Bu isyan sonucunda IV. Mustafa tahta çıkmıştır.
Sonuç:
XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti, Batılılaşma hareketlerini çeşitli askeri ve kültürel reformlarla hayata geçirmeye çalışmıştır. Bu dönemde yapılan ıslahatlar, Osmanlı’nın iç yapısında önemli değişimlere yol açmış ve Batı ile olan ilişkilerin güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Ancak, Batı’dan gelen yeniliklere karşı olan direnişler ve zihniyet değişiklikleri bazı reformların kesintiye uğramasına neden olmuştur. Her ne kadar bazı ıslahatlar başarılı olmuş olsa da, XVIII. yüzyıl sonunda Osmanlı Devleti hala batılı güçler karşısında eski gücünü kaybetmişti.