18. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı-Rus ilişkileri nasıl şekillendi? Küçük Kaynarca Antlaşması, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları Osmanlı İmparatorluğu için ne gibi sonuçlar doğurdu? Rusya’nın Kırım’ı alması, Ortodoksların korunması gibi gelişmeler Osmanlı’yı nasıl etkiledi?
18. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı-Rus İlişkileri ve Küçük Kaynarca Antlaşması, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları
18. yüzyılın ikinci yarısı, Osmanlı Devleti için önemli askeri ve diplomatik gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde, Osmanlı-Rus ilişkileri, savaşlar, antlaşmalar ve bölgesel değişikliklerle şekillenmiştir. Özellikle 1768 Osmanlı-Rus Savaşı, Küçük Kaynarca Antlaşması, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları, bu dönemin en önemli olayları arasında yer almaktadır. Bu yazıda, bu dönemin önemli askeri ve diplomatik gelişmeleri hakkında detaylı bilgiler sunulacak, ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun batıda ve doğuda karşılaştığı zorluklar, bu savaşların sonuçları ve antlaşmaların etkileri incelenecektir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Batıdaki Savaşsızlık Dönemi
Belgrat Antlaşması’ndan sonra, Osmanlı İmparatorluğu batıda yaklaşık otuz yıl boyunca büyük bir savaş durumu yaşamamıştır. Bu dönemde, Osmanlı Devleti, batı sınırlarında güvenliğini sağlamak için çeşitli stratejiler geliştirmiştir. Özellikle Rusya ve Avusturya, bu dönemde eski bağlaşmalarını yenileyerek güçlerini pekiştirmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu ise, batıda İsveç ile bir anlaşma yaparak bu bölgelerdeki güvenliğini artırmıştır. Ancak bu barış dönemi, II. Katerina’nın Rusya Çariçesi olmasına kadar sürmüştür.
II. Katerina, Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne karşı beslediği emellerini gerçekleştirmek amacıyla, Karadeniz’e inmek, Kırım’ı almak ve Balkanlar’da Rusya’ya bağlı Ortodoks krallıklar kurmak için harekete geçmiştir. Katerina’nın gözünde, Rusya’nın en önemli hedefi Osmanlı İmparatorluğu’nu zayıflatmak ve bölgedeki Ortodoks Hristiyanların koruyuculuğunu elinde tutmaktı. Bu süreçte, Lehistan Kralı III. August’un ölümü de önemli bir dönüm noktası olmuştur. Katerina, Lehistan’ı Rusya’nın egemenliğine almak amacıyla, oraya kendi bağlısı olan Stanisław August Poniatowski’yi kral olarak seçtirmiştir.
Osmanlı’nın Savaş Kararı ve 1768 Osmanlı-Rus Savaşı
Lehistan’da yaşanan bu siyasi değişiklik, Rusya’nın Osmanlı sınırına daha da yaklaşmasına neden olmuştur. Lehistan’daki soylular, Rusya’nın egemenliğine karşı direniş gösterirken, Osmanlı İmparatorluğu’na başvurarak, Rusya’ya karşı yardım talep etmişlerdir. Bunun karşılığında ise, Lehistan’ın Karlofça Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’na bırakılan Podolya bölgesinin geri verilmesi talep edilmiştir. Osmanlı, bu gelişmelere kayıtsız kalmamış ve Rusya’ya savaş ilan etmiştir. Bu savaş, 1768 Osmanlı-Rus Savaşı olarak tarihe geçmiştir.
Osmanlı ordusunun Batı’da 30 yıldan fazla süredir savaş yapmamış olması, orduyu zayıf ve disiplinsiz hale getirmiştir. Ayrıca, savaşta komutan eksiklikleri de önemli bir sorun teşkil etmiştir. Rusya, beş koldan saldırıya geçerek, Kırım’a girmiş ve Hotin Kalesi’ni aldıktan sonra Eflak ve Boğdan’ı istilâ etmeye başlamıştır. Rusya, aynı zamanda deniz gücünü de kullanarak, İngiltere’nin yardımıyla Cebelitarık Boğazı üzerinden Akdeniz’e girmeyi başarmıştır.
Mora İsyanı ve Çeşme Deniz Savaşı
Ruslar, denizde kazandıkları başarılar sayesinde, Mora’daki Rumları Osmanlı’ya karşı isyan etmeye teşvik etmişlerdir. Rusya’dan aldıkları yardımla, Mora’yı ele geçirmek isteyen Rumlar, Osmanlı kuvvetlerine karşı başarılı olamayınca, Ruslar, Mora’yı terk ederek Osmanlı donanmasının bulunduğu Çeşme Limanı’na saldırmışlardır. Bu saldırı sonucunda, Osmanlı donanması büyük bir felakete uğramış ve Çeşme Limanı’ndaki bütün gemiler yok edilmiştir (1770).
Küçük Kaynarca Antlaşması (1774)
Rusya’nın karada ve denizde kazandığı bu zaferler, Avusturya’yı endişeye sevk etmiştir. Osmanlı Devleti, bu durumu fırsat bilerek Avusturya ile gizli bir anlaşma yapmış ve Avusturya, Osmanlı’ya destek verme sözü vermiştir. Ancak bu anlaşma, Rusya’nın müdahalesine engel olamamıştır. Osmanlı, Rusya’nın ağır baskılarına dayanamayarak barış istemek zorunda kalmış ve Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) imzalanmıştır. Bu antlaşmanın şartları şu şekilde belirlenmiştir:
- Kırım, bağımsız bir devlet olarak kabul edilmiştir, ancak din bakımından Osmanlı padişahına bağlı kalmıştır.
- Kerç, Yenikale ve Azak dolayları Rusya’ya verilmiştir.
- Dinyeper ile Buğ ırmakları arasındaki topraklar ve Dinyeper ırmağının ağzındaki Kılburnu Kalesi Rusya’ya bırakılmıştır.
- Rusya, savaşta girmiş olduğu Eflak, Boğdan, Besarabya bölgelerini Osmanlı’ya geri verecektir.
- Rus ticaret gemilerine, Karadeniz ve Akdeniz’de serbestçe seyahat etme hakkı verilmiştir.
- Rus Hıristiyanları ve rahipleri, Kudüs ve Filistin’i serbestçe ziyaret etme hakkına sahip olmuşlardır.
- Ruslar, Osmanlı Devleti uyruğundaki Ortodoksların haklarını koruma hakkını kazanmışlardır.
Küçük Kaynarca Antlaşması’nın en önemli sonucu, Rusya’nın Osmanlı Devleti uyruğundaki Ortodoks Hristiyanlarının koruyuculuğunu elde etmesidir. Bu durum, Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu arttırmasına olanak sağlamıştır.
1737-1792 Osmanlı-Rus ve Avusturya Savaşları: Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları
Küçük Kaynarca Antlaşması, Kırım’ın kısa süreliğine bağımsız olmasını sağlamış olsa da, Rusya’nın Kırım’ı almak ve bölgeyi kendi topraklarına katmak amacı devam etmiştir. 1738’de Rusya, Kırım’ı ele geçirme niyetini açıkça ilan etmiştir. Bunun yanı sıra, Avusturya ile de Osmanlı toprakları üzerinde paylaşım yapma kararı almışlardır. Bu gelişmeler üzerine, Osmanlı Devleti, 1787’de Rusya’ya karşı yeniden savaş açmak zorunda kalmıştır. Ancak Avusturya da Rusya’nın yanında Osmanlı’ya savaş açmıştır.
Savaşın başında Osmanlı, Avusturya’ya karşı büyük zaferler kazanmış, ancak Rusya’ya karşı birçok yenilgiye uğramıştır. Ruslar, yine Eflak, Boğdan ve Besarabya bölgelerini işgal etmiş ve Özi Kalesi’ni ele geçirmişlerdir. Bu sırada padişah olan I. Abdülhamit, savaşın getirdiği sıkıntılardan dolayı vefat etmiş ve yerine III. Selim geçmiştir. 1789’da Fransa’da devrim patlak vermiş ve bu, Rusya ile Avusturya’yı korkutmuştur.
Sonunda, 1791’de Avusturya ile Ziştovi Antlaşması imzalanmış ve Avusturya, savaşta elde ettiği toprakları geri vermek zorunda kalmıştır. Rusya, yalnız kalmış ve barış yapmak zorunda kalmıştır. 1792’de Yaş Antlaşması imzalanmış ve bu antlaşmaya göre:
- Kırım’ın Rusya’ya bağlanması kabul edilmiştir.
- Dinyeper ırmağı, iki devlet arasında sınır olarak belirlenmiştir.
- Anadolu sınırı, savaştan önceki haline dönmüştür.
Sonuç
Küçük Kaynarca, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları, Osmanlı İmparatorluğu’nun 18. yüzyılda yaşadığı zorlukları ve kayıpları simgeler. Özellikle Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya karşı Ortodoksların koruyuculuğu hakkı tanıması, Rusya’nın bölgedeki egemenliğini pekiştirmesine olanak sağlamıştır. Aynı zamanda Kırım’ın Rusya’ya bağlanması, Osmanlı’nın bölgedeki hakimiyetini kaybetmesine yol açmıştır. Bu dönemdeki gelişmeler, Osmanlı İmparatorluğu’nun güç kaybını hızlandırmış ve Avrupa’da yeni dengelerin kurulmasına neden olmuştur