Türkiye, II. Dünya Savaşı’na neden katılmadı? Savaşın ekonomik etkileri nasıl hissedildi? Türkiye, savaş sırasında nasıl bir dış politika izledi? Almanya ile ilişkiler nasıl şekillendi ve savaş sonrasında Türkiye’de neler değişti?
1939 yılında, dünya genelinde hızla yayılan savaşın, Türkiye’nin dış politikasına büyük etkileri oldu. İtalyanların 7 Nisan 1939’da Arnavutluk’u işgal etmeleri, özellikle Akdeniz’in güvenliği için Türkiye için bir tehdit oluşturuyordu. Bu sebeple, Türkiye, İngiltere ve Fransa ile görüşmelere başladı. Bu yazıda, Türkiye’nin savaşa girmediği dönemdeki diplomatik çabalarından, savaşın sonlarına doğru yaşanan gelişmelere kadar olan süreci ele alacağız. Ayrıca savaşın, Türkiye’deki ekonomik ve sosyal etkileri de detaylı bir şekilde tartışılacaktır.

İkinci Dünya Savaşının başlamasını bildiren Ulus Gazetesi
Türkiye’nin Dış Politikasındaki İlk Adımlar
İtalya’nın Arnavutluk’u işgal etmesi üzerine, Akdeniz’in güvenliği için Türkiye’nin İngiltere ve Fransa ile görüşmelere başladığını belirtmiştik. Bu görüşmelerin temel amacı, olası bir İtalyan saldırısına karşı ortak bir savunma hattı oluşturmak ve bölgedeki güvenliği sağlamaktı. 19 Ekim 1939’da, Ankara’da bu üç devlet arasında bir yardım paktı imzalandı. Bu paktın başlıca hükümleri, Türkiye’nin bir Avrupa devleti tarafından taarruza uğraması durumunda İngiltere ve Fransa’dan yardım almasıydı. Buna karşılık, İngiltere ve Fransa’ya karşı Akdeniz bölgesinde yapılacak bir taarruzda da Türkiye bu devletlere yardım edecekti.
Avrupa’da Savaşın Hızla Gelişmesi
Paktın imzalandığı sırada, Avrupa’da savaş hızla gelişmeye başlamıştı. Türkiye, İngiltere ve Fransa ile olan antlaşmasına riayet ederken, aynı zamanda Almanya ile de siyasi ilişkilerini sürdürmeye devam ediyordu. Türkiye, hem batıdan hem de doğudan gelen tehditlere karşı oldukça hassas bir konumda kalmıştı. Bu dönemde, Almanya’nın Avrupa’daki etkisi arttıkça, Türkiye’nin de bölgedeki stratejik konumu önem kazandı.
Balkanlar’da Savaşın Başlaması
Balkanlar’daki savaş, özellikle Türkiye’nin güney sınırını etkileyen önemli bir gelişmeydi. İlk olarak İtalyanlar, Yunanistan’a hücum ettiler. Sonrasında ise, Alman birlikleri Balkan devletlerini işgal etmeye başladı. Türkiye, bu gelişmeler karşısında oldukça nazik bir durumda bulunuyordu. Herhangi bir Alman işgali ihtimaline karşı Trakya’da gerekli tedbirler alınırken, aynı zamanda Trakya ile İstanbul boşaltılıyordu. Bu süreçte, Türkiye hem askeri tedbirler alıyor hem de diplomatik ilişkilerde dikkatli bir denge kuruyordu.
Türkiye ile Almanya Arasındaki İlişkiler
Almanya, Türkiye topraklarının bütünlüğüne saygı göstereceğini belirtmişti ve bu açıklama, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin devam etmesini sağladı. 18 Haziran 1941’de Türkiye ile Almanya arasında bir Dostluk Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre, Almanya Türk topraklarına karşı herhangi bir işgal emeli gütmeyecek, Türkiye ise savaşan devletler arasında tarafsızlığını koruyacaktı.
Bu dönemde Türkiye, hem İngiltere ve Fransa ile olan ittifakını sürdürmekte hem de Almanya ile ilişkilerini devam ettirerek tarafsızlık stratejisini benimsemekteydi. Türkiye’nin bu dengeyi sağlaması, savaşın gidişatına ve dünya güçlerinin birbirine karşı olan tutumlarına göre oldukça dikkatli bir politika yürütmesini gerektiriyordu.
Türkiye’nin Savaşan Devletler Arasındaki Duruşu
Türkiye’nin dış politikada izlediği dürüst tutum, savaşan devletler tarafından takdir edilmekteydi. İngiliz Başbakanı Winston Churchill, 30 Ocak 1943’te Adana’da Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile görüştüğünde, Türkiye’nin tarafsızlık politikasını takdir ettiklerini belirtmişti. Görüşme sırasında, İngiltere, Türkiye’nin savaşa katılmasını istemişti, ancak Türkiye’nin ordusunun gerekli şekilde silahlanmamış olması, savaşta tarafsız kalmasının daha uygun olacağını gösteriyordu. 6 Aralık 1943’teki Kahire Konferansı’nda, bu durum Müttefik devletlere açıklanmıştı.
Türkiye’nin Savaş Sonrasındaki Kararları
Savaşın sonlarına doğru, özellikle İngiltere, Almanya ile her türlü siyasi ilişkisini kesmemizi istemeye başladı. O sırada Almanlar bütün cephelerde geri çekilmeye başlamıştı ve savaşın sona erdiği yavaşça belli olmaya başlamıştı. Türkiye, 2 Ağustos 1944’te Almanya ile olan siyasi ilişkilerini kesti ve 23 Şubat 1945’te Almanya ile Japonya’ya savaş ilan etti.
Bu adımlar, Türkiye’nin savaşın sonlarına doğru attığı önemli kararlar olarak kaydedildi. Ancak, savaşın bitmesi, Türkiye için doğrudan askeri bir zafer anlamına gelmese de, dünya genelindeki savaşın sonuçları Türkiye için ekonomik ve sosyal açıdan ciddi etkiler yaratmıştı.
Türkiye’nin Savaş Sonrası Ekonomik Durumu
Türkiye, II. Dünya Savaşı’na katılmamakla birlikte, savaşın ekonomik etkilerini yoğun bir şekilde hissetmiştir. Savaşın uzun yıllar süren etkileri, besin maddelerinin kıtlığı, ekmek vesikası gibi uygulamalara yol açmıştır. İstanbul’da ve diğer şehirlerde, savaşın uzun süresi boyunca karartmalar yapılmış ve sıkı yönetim ilan edilmiştir. Ekonomik zorluklar özellikle köylüler ve şehir halkı için büyük sıkıntılar yaratmış, besin maddelerinin azlığı ve karaborsa gibi sorunlar, halkın günlük yaşamını zorlaştırmıştır.
Türkiye’de Savaşın Sosyal Etkileri
Savaşın Türkiye’deki sosyal etkileri de önemli olmuştur. Sıkı yönetim ve karartma uygulamaları, halkın günlük hayatını oldukça kısıtlamış, kamusal alanlarda sosyal etkinlikler azaltılmıştır. Bununla birlikte, savaşın bitmesi ve hür dünyanın zaferi, Türkiye’de büyük bir bayram sevinci ile karşılanmıştır. Savaşın bitmesi, sadece Avrupa’da değil, Türkiye’de de özgürlük ve barış duygusunun yeniden tesis edilmesi anlamına geliyordu.
Sonuç
Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndaki tutumu, zorlu bir dengeyi koruyarak, hem İngiltere ve Fransa ile ittifak ilişkilerini sürdürmesini hem de Almanya ile siyasi ilişkilerini devam ettirmesini sağlamıştır. Türkiye, savaşın sonunda tarafsızlık politikasını başarıyla uygulayarak, diplomatik ilişkilerde önemli bir başarı elde etmiştir. Ancak, savaşın ekonomik ve sosyal etkileri, Türkiye’nin gündelik yaşamını olumsuz etkilemiş ve halk için büyük zorluklar yaratmıştır.
Savaşın bitmesi, Türkiye’de büyük bir sevinçle karşılanmış olsa da, savaşın getirdiği ekonomik ve toplumsal travmalar, uzun yıllar boyunca hissedilmiştir. Bu dönemdeki diplomatik başarıları ve iç ekonomik mücadelesi, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki dengeli tutumunun ve içsel gücünün bir göstergesi olmuştur.