Tiyatro Haftası İle İlgili Yazı ve Türkiye’de Tiyatronun Gelişimi ve Tarihçesi

0

Her yıl 27 Mart günü kutlanan Dünya Tiyatrolar Günü etkinlikleri ile ilgili yazının yer aldığı sayfamız. Tiyatronun Türkiye’de ki öncüleri, gelişimi ve detaylı tarihçesini bu yazımızda öğrenin.

Tiyatro Haftası

Tiyatro, bir eserin sahnede canlandırılması anlamına gelir ve insanların eğitiminde etkili olmuş en eski gösteri sanatlarından biridir. Sanatın bir dalı olarak tiyatro, insanın düşünce, duygu, ve hayal gücünü sahnede aktarma aracıdır. Oyunlar, izleyicilerin karşısında canlandırılır ve bu süreç, insanları eğlendirmek, düşündürmek, ve eğitmek amacıyla yapılır. Tiyatronun kökeni, eski dinsel törenlere kadar uzanır. İlk tiyatro gösterileri, dini ritüellerden esinlenilerek ortaya çıkmıştır ve zamanla bu ritüeller, dramatik yapılar haline gelmiştir.

Tiyatro sanatının gelişimi, insanlık tarihi boyunca çeşitli aşamalardan geçmiştir. İlk olarak Antik Yunan’da düzenlenen trajedi ve komedi oyunlarıyla bilinir hale gelmiştir. Aristoteles, “Poetika” adlı eserinde trajedi ve komedinin kurallarını belirlemiş ve bu kurallar, tiyatro tarihinin şekillenmesinde büyük rol oynamıştır. Antik Roma dönemi ise Yunan tiyatrosunun etkisinde kalarak gelişimini sürdürmüştür.

Dünya Tiyatrolar Günü

Tiyatronun toplumsal ve eğitsel etkileri göz önünde bulundurularak, UNESCO’ya bağlı Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1962 yılında 27 Mart gününü “Dünya Tiyatrolar Günü” olarak ilan etmiştir. Bu özel gün, tiyatronun toplumdaki yerini anlatmak, tiyatro sevgisini yaymak ve tiyatroya gitme alışkanlığını kazandırmak amacıyla kutlanır. 27 Mart tarihinde tüm tiyatrolar ücretsiz olarak halka gösterim yapar. O gün bir bildiri ile tiyatro sahneleri açılır ve tiyatro severler, ücretsiz oyunları izleme fırsatı bulur. Bu uygulama, tiyatro sevgisinin toplumda yaygınlaşmasına katkı sağlar.

Dünya Tiyatrolar Günü’nün kutlanması, dünya genelinde tiyatro sanatının daha geniş kitlelere ulaşmasına vesile olur. Her yıl bu günde, ünlü bir tiyatro sanatçısı ya da yazarı tarafından hazırlanan bir bildiri yayımlanır ve bu bildiri, tüm dünyada tiyatro sahnelerinde okunur. Bu bildiriler, tiyatronun gücünü, toplum üzerindeki etkisini ve evrensel değerlerini vurgular.

Türk Tiyatrosunun Gelişimi

Türk tiyatrosu, öncelikle taklit ve doğaçlama unsurlarına dayanan geleneksel türlerle başlamıştır. Karagöz, meddah, orta oyunu gibi geleneksel tiyatro türleri, Türk tiyatrosunun ilk örnekleridir. Bu türler, halkın günlük yaşamından, toplumsal olaylardan ve insan ilişkilerinden esinlenilerek yaratılmıştır. Halk tiyatrosu olarak da bilinen bu gösteri türleri, genellikle halkın eğlence ihtiyacını karşılamak amacıyla düzenlenmiştir.

Gölge Oyunu

Geleneksel Türk Tiyatrosu

Geleneksel Türk tiyatrosu, anonim halk tiyatrosu olarak bilinir ve halkın kültürel birikimlerinden beslenir. Karagöz ve Hacivat, meddah, orta oyunu gibi türler, Türk halk tiyatrosunun temel taşlarını oluşturur.

  • Karagöz ve Hacivat: Gölge oyunu olarak bilinen Karagöz ve Hacivat, Osmanlı döneminde yaygınlaşmıştır. Bu oyun, deri figürlerin arkasında bir ışık kaynağı kullanılarak gölgelerin perdeye yansıtılmasıyla oynanır. Karagöz, halkın dilini ve mizacını temsil ederken, Hacivat ise daha eğitimli ve kibar bir karakterdir. Bu ikili arasındaki diyaloglar, toplumsal hiciv ve eleştirilerle doludur.
  • Meddah: Tek bir kişinin çeşitli karakterleri canlandırdığı meddah gösterisi, halkın diline yakın bir üslup kullanarak hikayeler anlatır. Meddah, geleneksel hikaye anlatıcısıdır ve seyirciyi güldürmek, düşündürmek ve eğitmek amacıyla performans sergiler.
  • Orta Oyunu: Açık alanlarda oynanan bir halk tiyatrosu türüdür. Orta oyununda, dekor ve sahne unsurları minimum düzeydedir. Oyuncular, doğaçlama performanslar sergiler ve oyun, genellikle mizah unsurlarıyla doludur.

Tanzimat Dönemi ve Batı Tarzı Tiyatro

Batılı anlamda tiyatro, Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi’nde girmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı ile olan ilişkilerinin artması, tiyatro sanatının da Batılı tarzda gelişmesine olanak tanımıştır. Tanzimat Dönemi’nde Ahmet Vefik Paşa, Şinasi ve Namık Kemal gibi isimler, Batı tiyatrosunun kurallarını Türk tiyatrosuna uyarlamışlardır.

  • Şinasi: Tanzimat Dönemi’nde Batılı anlamda tiyatronun öncülerinden biridir. 1860 yılında yazdığı “Şair Evlenmesi” adlı oyun, Türk tiyatrosunun ilk modern eseri olarak kabul edilir. Bu oyun, geleneksel Türk toplum yapısına eleştiriler getirirken, Batılı yaşam tarzını da konu almıştır.
  • Namık Kemal: Tanzimat edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Namık Kemal, “Vatan Yahut Silistre” adlı tiyatro eseriyle Türk tiyatrosunda milliyetçilik temasını işlemiştir. Bu oyun, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini anlatan önemli bir eserdir ve büyük yankı uyandırmıştır.

Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu

Cumhuriyet’in ilanından sonra Türk tiyatrosunda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Cumhuriyet’in modernleşme ve batılılaşma politikaları, tiyatro sanatının da gelişimine katkı sağlamıştır. Bu dönemde, tiyatro alanında pek çok yenilik ve atılım yapılmıştır.

  • Kadın Oyuncuların Sahneye Çıkışı: Cumhuriyet Dönemi’nin getirdiği özgürlükçü ve yenilikçi anlayışla birlikte, kadın oyuncular da sahnede yer almaya başlamıştır. Bu, Türk tiyatrosu için önemli bir dönüm noktasıdır.
  • Devlet Tiyatrolarının Kuruluşu: Devletin tiyatroya verdiği destek, bu sanat dalının ülke genelinde yaygınlaşmasını sağlamıştır. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, farklı illerde tiyatrolar açmış ve yerli-yabancı birçok nitelikli eseri sahneye koymuştur. Devlet, tiyatro sanatçıları yetiştirmek amacıyla tiyatro okulları da açmıştır. Bu okullardan yetişen binlerce öğrenci, Türk tiyatrosunun gelişiminde önemli rol oynamıştır.
  • Oyun Yazarlığının Gelişimi: Cumhuriyet Dönemi’nde oyun yazarlığı da büyük gelişme göstermiştir. Türk yazarlar, tiyatro alanında özgün eserler vererek, toplumsal konuları ve bireysel problemleri ele almışlardır. Bu dönemde yazılan oyunlar, Türk toplumunun modernleşme sürecini ve değişen değerlerini yansıtır.

Özel Tiyatroların Yükselişi

Cumhuriyet Dönemi’nde devlet destekli tiyatroların yanı sıra, özel tiyatrolar da açılmıştır. Özel tiyatrolar, devletin verdiği desteklerle halkın eğitimine katkıda bulunmak amacıyla faaliyet göstermiştir. Bu tiyatrolar, genellikle modern ve çağdaş oyunları sahnelemekte ve tiyatro sanatının farklı boyutlarını izleyicilere sunmaktadır.

Ancak, tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, tiyatrolar televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte olumsuz etkilenmiştir. Televizyon, kolay erişilebilir ve cazip bir eğlence aracı olarak tiyatro izleyicisini etkilemiş ve tiyatro salonlarına olan ilgiyi azaltmıştır.

Tiyatro Türleri

Tiyatro, insan yaşamını ve toplumsal olayları sahnede canlandıran bir sanat dalıdır. Bu sanat dalı, farklı türlerde eserlerle izleyicilere sunulur. Tiyatro türleri, sahnelenen olayların içeriğine ve sunum biçimine göre ayrılır. Başlıca tiyatro türleri şunlardır:

  1. Trajedi: Trajedi, acıklı ve dramatik olayların sahnelendiği tiyatro türüdür. Trajediler, genellikle soylu ve asil karakterlerin başına gelen felaketleri konu alır. Aristoteles’e göre trajedi, izleyicinin korku ve merhamet duygularını harekete geçirir ve onları ahlaki bir arınmaya götürür. Trajedilerde öldürme ve yaralama gibi şiddet içeren sahneler gösterilmez, bu olaylar genellikle anlatılarak ya da sahne dışında gerçekleşmiş gibi sunulur. Trajediler, insanın kaderiyle olan mücadelesini, büyük acıları ve trajik sonları işler.
  2. Komedi: Komedi, insan ve olayların gülünç yanlarını ele alan bir tiyatro türüdür. Komediler, toplumun aksayan yönlerini, insan karakterindeki zaafları ve günlük yaşamın komik unsurlarını mizahi bir dille işler. Komedi, izleyiciyi güldürmek ve düşündürmek amacı taşır. Komedilerde kullanılan mizah, genellikle abartılı karakterler ve durumlar aracılığıyla sunulur. Bu tür, aynı zamanda toplumsal eleştirinin de bir aracı olarak kullanılır.
  3. Dram: Dram, yaşamı bütün yönleriyle ele alan bir tiyatro türüdür. Hem acıklı hem de gülünç olayları bir arada sunan dramlar, hayatın içinden kesitler sunar. Dramlarda, trajik olayların yanı sıra komik ve korkunç unsurlar da yer alır. Bu tiyatro türü, insan yaşamının karmaşıklığını, içsel çatışmaları ve duygusal derinlikleri sahneye taşır.

Tiyatro Haftası

Tiyatronun Toplumdaki Yeri ve Önemi

Tiyatro, sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda bir eğitim ve kültür taşıyıcısıdır. Toplumların gelişiminde ve bireylerin kişisel gelişiminde önemli bir rol oynar. Tiyatronun eğitsel işlevi, izleyicilere çeşitli konular hakkında bilgi vermesi, empati duygusunu geliştirmesi ve eleştirel düşünme yeteneğini kazandırmasıdır. Bir tiyatro oyunu, izleyiciyi düşündürmeye, sorgulamaya ve kendi yaşamıyla bağlantılar kurmaya yönlendirir.

  • Toplumsal Ahlak ve Bilinç: Tiyatronun bir diğer önemli işlevi, toplumsal ahlakı ve bilinci arılaştırmasıdır. Birçok tiyatro eseri, toplumsal sorunları ele alarak, izleyicilere ahlaki dersler verir. Bu yolla, tiyatro toplumun iyiliği ve güzelliği için bir araç haline gelir. Tiyatronun bu yönü, toplumdaki hataları, çirkinlikleri ve kötülükleri eleştirerek, bunların düzeltilmesine katkıda bulunur.
  • Ruhsal ve Duygusal Şifa: Tiyatro, insanların ruhsal ve duygusal şifasına da katkıda bulunur. Tiyatro sahnesinde izlenen bir oyun, izleyicinin kendi duygularını anlamasına, acılarını hafifletmesine ve ruhsal bir arınma yaşamasına yardımcı olabilir. Tiyatro sahnesindeki karakterlerin yaşadığı duygusal süreçler, izleyicilerin de benzer duygusal deneyimlerini sorgulamalarına ve anlamalarına olanak tanır.

Ünlü Tiyatro Sözleri

Tiyatronun önemi ve toplum üzerindeki etkisi, birçok ünlü düşünür ve sanatçı tarafından da dile getirilmiştir. İşte tiyatro üzerine söylenmiş bazı özlü sözler:

  • “Hastane gövdelerin, tiyatro ruhların şifa kaynağıdır.” (Muhsin Ertuğrul): Bu söz, tiyatronun insan ruhu üzerindeki şifa verici etkisini vurgular. Tiyatro, insanların iç dünyalarını anlamalarına, ruhsal bir arınma yaşamalarına yardımcı olur.
  • “Tiyatro, sanatın tümü gibi bir okuldur. İnsanı eğitir, geliştirir, dünyasının sınıflarını genişletir.” (Sabahattin Kudret Aksal): Bu söz, tiyatronun eğitici ve geliştirici yönünü öne çıkarır. Tiyatro, izleyicilere yeni ufuklar açar, onların düşünce dünyalarını zenginleştirir.
  • “Tiyatrosu olmayan bir ülkede; kötülükler, çirkinlikler, hatalar sürüp gitmez.” (Hazlitt): Bu söz, tiyatronun toplumsal eleştiri işlevini vurgular. Tiyatro, toplumdaki yanlışlıkları eleştirerek, onların düzeltilmesine katkıda bulunur.
  • “Tiyatronun, öteki sanatlardan üstünlüğü, sadece eğlence olarak kalmayıp, genel ahlakı temizleyip arılaştırılmasıdır.” (Recaizade Mahmut Ekrem): Bu söz, tiyatronun eğlence işlevinin ötesinde, toplumsal ahlakı geliştirme işlevini de vurgular.

Sonuç

Tiyatro, insanlık tarihinin en eski ve en etkili sanat dallarından biridir. Hem eğitici hem de eğlendirici işleviyle, toplumların kültürel gelişiminde ve bireylerin kişisel gelişiminde önemli bir rol oynar. Dünya Tiyatrolar Günü gibi özel günlerle tiyatro sevgisi ve bilinci artırılırken, tiyatronun toplumsal ve ruhsal şifa verici gücü de unutulmamalıdır. Geleneksel ve modern tiyatro türleri, tiyatronun zengin ve çeşitli yapısını ortaya koyarken, bu sanat dalının gelecekte de varlığını sürdüreceği açıktır


Leave A Reply