Ahmet Yılmaz Boyunağa’nın Yankılı Kayalar isimli kitabının konusu nedir? Yankılı Kayalar kitap konusu, özeti, karakterleri, incelemesi hakkında bilgi.
YANKILI KAYALAR: BİR KÖY ÇOCUĞUNUN OKUMA MÜCADELESİ
Giriş: Karlarla Kaplı Bir Köyde Başlayan Hayat
Doğu Anadolu’nun sert kışları ve kısa ama güzel yazları içinde, küçük bir köyde dünyaya geldim. Köyümüz, başı karlı ve dumanlı bir dağın eteklerinde kuruluydu. Kış aylarında yollar kapanır, günlerimizi evde geçirirdik. Yaz ayları ise bizim için bir cennetti.
Çocukluk oyunlarımızı korkunç yankılar yapan kayalar arasında oynardık. Sesimizi kayalara haykırır, yankılarımızı dinlerdik. Bu kayalar, sanki bize cevap verirdi. İçimizde hep bir hayal vardı: Okuyup büyük adam olmak, köyümüzü kalkındırmak.
Mutlu Bir Aile Tablosu ve Babamın Ölümü
Babam inşaat işçisiydi. Yazın ilçede çalışır, kışın bizimle olurdu. O, köyde herkesin sevdiği bir insandı. Bize hediyeler getirir, annem ise bütün komşuların yardımına koşardı. Annemin eli her işe yatkındı, babam ise hayat doluydu.
Ancak bu mutluluk uzun sürmedi. Bir kış vakti annem ağır hastalandı. Babam onu doktora götürmek için ilçeye gitti ama bir daha geri dönmedi. İlkbaharda, yalnızca çizmeleri geri geldi. Meğer karakışta aç kurtlar onu parçalamıştı. Babamı kaybettiğimiz gün, doktor olmaya karar verdim.
Annemin de sağlık durumu kötüye gidiyordu. Beni çağırdı ve son sözlerini söyledi: “Oğlum, kardeşin sana emanet. Sandıkta kara günler için para var, onu alın ve dayının yanına gidin.” O gece annemi de kaybettik. Artık ben ve kardeşim Hatice, bu hayatta yalnız kalmıştık.
Yetim Kalmanın Zorlukları ve Mücadele Başlıyor
Annemin ve babamın yokluğunda, köy halkı bize yardım etmeye çalıştı. Ancak evimiz bomboş, yüreğimiz hüzünle doluydu. Gece yatarken hep doktor olduğumu, köyüme döndüğümü hayal ediyordum.
Bir gece, odun almaya çıktığımda kurtlar saldırdı. Babamı öldüren bu vahşi hayvanlara karşı koymalıydım. Baltamı kaptım, var gücümle kendimi savundum ve birini öldürdüm. Avcılar yetişene kadar kurtlar dışarıda birbirlerini yemeye başlamıştı. Bu olaydan sonra köylüler bana “babayiğit çocuk” demeye başladılar.
İlkbahar geldiğinde, dayımdan bir mektup aldık. Bizi yanına çağırıyordu. Köy imamı ve öğretmenimizin de onayıyla evimizi sığırtmaç Mustafa’ya bıraktık ve yola koyulduk. Köyümüzden ayrılırken, içimizi büyük bir hüzün kaplamıştı.
İstanbul’daki Zorluklar ve Yeni Bir Hayat
İstanbul’a vardığımızda bizi dayım karşıladı. Kalabalık, yüksek binalar, köprüler… Köyümüzün yemyeşil çayırlarından sonra burası çok yabancıydı.
Dayım sıcak davransa da yengem bizi hiç istemiyordu. Gece tartışma sesleri ta odamıza kadar geliyordu. Sonunda sabahları okula gitmem, öğleden sonra marangozda çalışmam kararlaştırıldı.
Hem çalışmak hem okumak çok zordu. Ama pes etmedim. Kardeşime de sahip çıkmalıydım. Zamanla, zayıf olan derslerimde bile başarı elde etmeye başladım. Artık bütün derslerden on alıyordum.
İlk Büyük Fedakârlık: Bir Çocuğu Kurtarmak
Kasım ayının ortalarıydı. Üç dört yaşlarındaki bir kız çocuğuna araba çarpacaktı. Onu kurtarmak için kendimi feda ettim. Çocuk kurtuldu ama ben yaralandım. Beni kurtaranlar, Selim Bey ve ailesiydi. Bize çok iyi davrandılar ve zamanla dost olduk. O günden sonra yengemin tavırları değişmeye başladı.
Yoksulluktan Kurtulmak ve Yeni Bir Aile
Şubat ayı geldiğinde, dayım hastalandı ve hastaneye yatmak zorunda kaldı. Yengemin zulmü daha da arttı. Artık dayanamaz hale gelmiştik. Kardeşimi yanıma alıp, beş parasız evden kaçtık.
Aklıma ustam geldi. Onun evine giderken bir araba durdu. İçinden Selim Bey ve eşi Safiye Hanım indi. Bizi sinemaya götürmeye geldiklerini söylediler ama kardeşimin ağlamasıyla gerçekleri öğrenmek zorunda kaldılar.
Bizi evlerine götürdüler ve “Artık bizim çocuklarımızsınız” dediler. Yengemle de konuşarak tüm meseleleri çözdüler. Bundan sonra, bize “anne” ve “baba” dememizi istediler.
Böylece yoksulluktan, sevgisizlikten, açlıktan kurtulduk. Artık sevgi dolu bir yuvamız vardı.
Okul Başarısı ve Geleceğe Açılan Kapı
Liseye geçtiğimde, beni en çok sevindiren olaylardan biri, köydeki öğretmenimin kızı Serpil ile aynı sınıfa düşmemdi. Meğer onlar da İstanbul’a taşınmışlar. Serpil’le dostluğumuz, çalışma azmimi daha da artırdı.
Son sınıfta, Serpil öğretmen, ben doktor olma hedefiyle derslerimize yoğunlaştık. Hayallerimiz büyüktü: Doktor ve öğretmen olup köyümüze dönmek, insanlara yardım etmek.
Sonuç: Asla Pes Etme!
Zorluklarla dolu bir hayat yaşadım. Yetim kaldım, aç kaldım, haksızlığa uğradım ama hiç vazgeçmedim. Çünkü hayallerim vardı.
Bugün geriye dönüp baktığımda yankılı kayalara seslendiğim günleri hatırlıyorum. Küçük bir çocuk olarak, sesimin dağlardan geri dönmesini izlerken, aslında kendi azmimin yankısını duyuyormuşum.
Hayatta hiçbir şey imkânsız değildir. Eğer gerçekten isterseniz ve mücadele ederseniz, en zor yollar bile sizi başarıya götürür.